Nafaka durumu
Boşanma davası mahkemece kabul edilip görülürken ya da görüldükten sonra dava sonuçlandığı zaman ortaya üç tip nafaka çıkabilmektedir. Bu nafaka türleri tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakalarıdır.
1)TEDBİR NAFAKASI
Davanın seyri sürerken başvurulacak olan nafaka tedbir nafakasıdır. Boşanan eşlerden herhangi biri kendisi ya da ergin olamamış çocuğu hakkında tedbir nafakasına başvurabilir. Tedbir nafakası için kusursuz olma şartı yoktur çünkü tedbir nafakası geçici nitelikte bir müessesedir. Hakimin direkt olarak inceleyeceği husus tarafların ekonomik durumudur. Ekonomik olarak kötü durumda olan eşin diğer eşten geçimini sağlamak ve çocukların bakımı görmek amacıyla yardım aldığı nafaka türüdür. Geçici olmasına değindiğimiz tedbir nafakası davanın sona ermesi ile eş zamanlı olarak sona erer.
TEDBİR NAFAKASI ÖDENMEZSE NE OLUR?
Tedbir nafakasının ödenmemesi halinde gidilebilecek yol icradır. İcra takibi yapılabilir. Fakat ödemeye yanaşmayan eş hakkında cezai tedbirler uygulanmaz.
2) İŞTİRAK NAFAKASI
Velayete erişemeyen eşin, velayet sahibi olan eşe karşı çocuğun bakım, koruma, eğitim, sosyal aktivite gibi giderlerine ekonomik gücü oranında katıldığı nafaka türüdür. Yani velayete sahip olmak çocuğun bütün giderlerini üstlenmek demek değildir. Eşlerin evlilik birliği sona erse de ebeveynlikleri devam etmektedir.
İştirak nafakası için kusurlu olup olmama hali önemli görülmez önemli olan evlilik birliğinden doğa çocuğun bu durumdan en az etkilenmesini sağlamak ve eşlerin boşanma sonrası ebeveynlik bilimciyle hareket etmesini sağlamaktır.
İŞTİRAK NAFAKASI NE ZAMAN SONA ERER?
Süresi ise evlilik birliğinden doğan çocuğun ergin olmasıyla birlikte sona erer. Yani çocuğun mahkeme kararıyla ergin kılınması evlenmesi gibi durumlar iştirak nafakasını sona erdirir. Durumun istisnası ise ergin kılınan çocuğun eğitim hayatının devam etmesidir. Eğitim hayatı devam ediyorsa iştirak nafakası da devam eder.
İŞTİRAK NAFAKASI ÖDENMEZSE NE OLUR?
İştirak nafakasının ödenmemesi halinde nafaka borçlusuna icra takibi başlatılabilir. Tedbir nafakasındaki durumun tersi olarak nafaka borçlusuna cezai yaptırımlar düzenlenebilmektedir. Bunlardan birisi ise tazyik hapistir. Yani zorlama şekilde bir şeyi yapma ya da vermeye mecbur bırakılması için hapis yani cezaevi halidir.
3)YOKSULLUK NAFAKASI
Boşanma sebebiyle eşlerden biri yoksulluk sayılabilecek bir hale düşerse diğer eşten süresiz olarak mali gücü oranında nafaka talep edebilir.
Yoksulluk kavramının kanun bazında bir tanımlaması olmamakla birlikte somut olay bazında değerlendirilmektedir. Yoksulluk nafakası mutlaka talep gerektirmektedir. Mahkeme tarafından resen araştırılıp hükmedilecek bir konu değildir.
YOKSULLUK NAFAKASI NASIL SONA ERER?
Yoksulluk nafakası bütün olarak ya da irat şeklinde ödenebilir. İrat kavramı ise bir dönemsel ödeme şeklidir. Süresiz olarak belirlenen yoksulluk nafakası ancak nafaka alacaklısı olan tarafın yeniden evlenmesi ya da nafaka borçlusunun ölümü halinde sona erer. Bir başka sona erme yolu ise nafaka alacaklısı eşin evlilik birliği olmaksızın evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz yaşam sürdüğünün ortaya çıkması halinde olan yoldur.
YOKSULLUK NAFAKASI ÖDENMEZSE NE OLUR?
Diğer nafaka türlerinde olduğu gibi yoksulluk nafakasında da borçluya karşı icra takibi başlatılabilir. Tazyik hapsi istenebilir ve bunlara ek olarak nafaka borçlusunun maaşına haciz konularak yoksulluk nafakası alınabilir.
ALDIĞIM NAFAKAYI NASIL ARTIRABİLİRİM?
Enflasyondan kaynaklanan paranın değer kaybetmesi, paranın alım gücünün değişmesi, yoksul durumdaki eşin ihtiyaçlarının artması gibi değişen koşullarla nafaka artırılması yoluna gidilebilir.
Anlaşmalı ya da çekişmeli boşanma davalarında gelecek yıllarda nafakanın artış oranı ve artırılmasına dair hakimin aldığı bir karar yoksa nafaka alacaklısı olan eş yukarıdaki sebeplerle nafakanın artırılmasını dava açarak mahkemeden isteyebilir. Söz konusu talep için görevli ve yetkili mahkeme nafaka alacaklısının oturduğu aile mahkemesidir. Nafaka artırım davasında eş mahkemeden tefe tüfe oranında artırılmasına karar vermesini isteyebilir.
BOŞANMA DAVASINDA ÇOCUĞUN VELAYETİ
Boşanma davası açarken eşler, çocuğun velayetinin kimde kalacağına ilişkin bir anlaşma yapabilirler. Tarafların anlaşarak kararlaştırdıkları durumlar açısından bir problem yoktur. Ancak tarafları anlaşmaya varamadıkları durumlarda velayetin kime bırakılacağı hakim tarafından somut olayın şartlarına göre değerlendirilecektir. Hakim velayetin kime bırakılacağını tayin ederken ilk olarak çocuğun menfaatine göre hareket eder. Hatta taraflar velayet konusunda anlaşmış olsalar dahi hakimin bu konuda çok geniş bir takdir yetkisi olduğundan yine çocuğun menfaatine göre anlaşmaya uygun bir karar verilmeyebilir.
Velayetin eşlerden birine verilmesine karar verirken hakimin çocuğun üstün yararını korumasındaki amaç, çocuğun geleceğini güvence altına almak ve yararını korumaktır. Bu açıdan bakıldığında çocuğun cinsiyeti, yaşı, sağlığı, eğitimi, yaşayacağı ortamı, güvenliği gibi hususlar önem taşımaktadır. Tüm bunlarla birlikte velayetin düzenlenmesinde en önemli ölçüt çocuğun yaşıdır. Çocuğun yaşına göre ana bakım ve şefkatine muhtaç olma kavramı üzerinde durulmaktadır.
Bu bakımdan Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına bakılmasında yarar vardır. Biraz bunlara değinecek olursak; oluşabilecek bir tehlikenin varlığı kanıtlanmadıkça 0-3 yaş grubundaki çocukların velayeti mutlak olarak anneye verilmelidir. Bu yaş grubundaki çocukların ana bakım ve şefkatine ihtiyacı bulunduğundan çocuğun güvenliğini tehlikeye sokar bir durum görülmediği sürece annenin yaşantısına bakılmaksızın velayet anneye verilecektir. Çünkü her şeyden önce bu yaş grubundaki çocukların annenin yaşantısını idrak edebilmeleri beklenemeyecektir.
3-6 yaş grubundaki çocukların anneye olan ihtiyaçları 0-3 yaş grubuna göre daha az olmakla birlikte yine de annenin ilgi ve alakasına, şefkatine ve bakımına gereksinimleri olduğundan, velayetin anneye verilmesinde çocuğun gelişimini olumsuz etkileyebilecek herhangi bir inandırıcı delil olmadığı sürece velayet annede kalacaktır.
6-12 yaş grubundaki çocuklar bakımından işleyiş diğerlerine göre biraz daha farklı olacaktır. Bu yaş grubundaki çocuklarda velayetin düzenlenmesinde öne çıkan kriterler, ana bakım ve şefkatinden daha farklı olarak anne ve babanın imkanları, çocuğun eğitim, sağlık, bakım gibi sorumluluklarını alabilecek durumda olup olmadıklarıdır.
12 ve üzeri yaş gruplarında ise çocuğun belirli bir erginliğe eriştiği kabul edildiğinden hakim yaşayacağı yerin belirlemesi bakımından çocuğun da fikrini alacaktır. Velayete ilişkin karar verilirken çocuğa ilişkin koşulların yanısıra anne ve babanın tutumu da önem teşkil eder. Bu nedenle Aile Mahkemesi hakimi, anne ve babanın çocuğu ihmal etmesi, şiddet uygulaması, çocuğa karşı olan tutum ve davranışları, kendilerinin ekonomik durumu, mesleği ve yaşı gibi bir takım hususları da göz önünde bulundurmak zorundadır. Durumun velayete elverişli olmadığı hallerde ise hakim çocuğun üstün yararını gözetecek ve çocuğu vesayet altına da alabilecektir.
VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI
Türk Medeni Kanunundaki düzenlemeye göre velayetin değişen durumlar nedeniyle daha sonra değiştirilmesini istemek mümkündür. Buna göre TMK madde 183 uyarınca “Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.” Bu kapsamda açılacak olan velayetin değiştirilmesi davası belirli bir süreye tabi olmaksızın, durumların değişmesi durumunda her zaman
BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI
Boşanma davasının açıldığı tarih mal rejiminin de tasfiye edildiği tarih olarak kabul edilir. Yani evlilik birliği içerisinde edinilen malların hepsi boşanma davası açıldığı sırada mal paylaşımına dahil edilecektir. TMK’ya göre 2002 yılından itibaren eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.
Edinilmiş mallara katılma rejimi eşlerin hayatın zorluklarını birlikte aştığı kabul edilerek zorlukla edinilen mallar üzerindeki ortaklığı sağlamak için getirilmiş bir düzenlemedir.
Mal paylaşımı davaları uygulamada görülen şekli ile boşanma davası ile aynı zamanda fakat ayrı bir dava şeklinde açılmalıdır. Boşanma davasına verilen karar mahkemece kesinleştikten sonra sıra mal paylaşım davasının görülmesine gelecektir.
Mal paylaşım davasında temel olarak iki talep vardır: katılma alacağı ve katkı payı alacağı.
Eşler evlenmeden önce mal rejimi hakkında bir sözleşme yapmadılarsa bu konuda kanunun düzenleme getirdiği husus katılma payı alacağıdır. Sözleşmenin yokluğu halinde kanunun bu düzenlemesini eşlerin kabul ettiği varsayılır.
Edinilmiş mallara katılma rejimi eşlerin evlilik birliğini sona erdirmesi yani boşanma ya da evliliğin iptali ile sona erer.
Katkı payı alacağı, bir eşin satın alacağı mala diğer eşin ayni ve nakdi olarak sağlayacağı katkıların boşanma sonrası talep edebileceği bir alacak hakkıdır. Örneğin eş evlilik birliği içerisinde 500.000TL bedel ile bir araba satın almış olsun ve diğer eş bu arabanın alımına 200.000TL katkı sunmuş olsun, bu kattkı payı kendisine mal edinen eşten istenebilir.
Katılma alacağı ise evlilik birliğinin sürdüğü yıllar baz alınarak bu süreç içerisinde elde edilen bütün malların eşler arasında yarı oranında paylaşılmasını ifade etmektedir.
BOŞANMADA HANGİ MALLAR PAYLAŞILMAZ
Medeni kanununda aksi belirtilmemişse her mal eşlerin ortak malı sayılmaktadır. Fakat bu duruma da kanun bazı istisnalar getirmiştir. Bu istisnaları TMK M.220’de açık olarak sıralamıştır.
Bunlar;
- Evlilik birliği başlamadan önce edinilen mallar, edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında değerlendirilmez.
- Eşlerin kişisel eşyaları da bu kapsamdadır. Örneğin kol saati, cüzdan, çanta, ziynet eşyaları.
- Eşlerden birine miras olarak intikal eden mallar.
- Manevi olarak kazanılmış olan tazminat. Örneğin eşin tehdit ya da hakaret suçlarından dolayı kazandığı tazminat.
- Karşılıksız kazanma ile elde edilen mallar. Örneğin bir çekilişte ev kazanmak.
- SGK tarafından sağlanan gelirler.
Ayrıca eşler hangi malların edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olup olmadığını sözleşme ile belirleyebilmektedirler.
ÇEKİŞMELİ YA DA ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASINDA MAL PAYLAŞIMI NASIL OLUR?
Anlaşmalı ya da çekişmeli boşanma davasında mal paylaşımı hakkında bir fark yoktur. Yani mal paylaşımı açısından boşanmanın nasıl sona erdiği önemli değildir. Her ikisinde de uygulanacak TMK hükümleri aynıdır.
MAL PAYLAŞIMI ZAMANAŞIMI SÜRESİ NEDİR?
Asıl dava olan boşanma davasının karara çıkması ve sona ermesi itibari ile 10 yıldır. 10 yıl içerisinde açılmayan mal paylaşım davası ile davayı açmayan tarafın hakkı zamanaşımına uğrayacaktır.
BOŞANMA DAVASINA AİLE KONUTU NASIL PAYLAŞILIR?
Eşlerin boşanmadan önce oturdukları ev eğer ortak katkılarla alınmışsa yukarıdaki bilgiler ışığında eşit olarak paylaştırılır. Fakat aksi yönde karar evlilik birliği içindeki çocukları varlığı ile ya da yoksul durumdaki eş hali ile verilebilir.
BOŞANMA DURUMUNDA KRİPTO PARALARIN DURUMU
Bilindiği üzere kripto para dünyası hayatlarımıza çok hızlı bir şekilde girdi ve çok büyük yerler edindi. Henüz devlet tarafından herhangi bir denetime tabi olmayan kripto para dünyası artık boşanmaları da çok önemli ölçüde etkiliyor.
Öncelikle kesin olan bir yargıyı size anlatacak olursak. Şüphesiz ki kripto paralardan kazanılanlar evlilik birliği içerisindeyken kazanıldığı ise edinilmiş mallara katılım rejiminin içinde değerlendirilir. Bu konudaki muallak edinilmiş mallara katılım rejimine tabi olup olmadığı değil bunun mahkemeye ispat edilmesindeki zorluktur.
Eşlerden herhangi biri kripto bazlı bir yatırım yapacak olursa yabancı ya da Türkiye çıkışlı bazı siteler, uygulamalar yani kısacası borsa denilebilecek aracıları kullanıyor. Bu aracılara kayıt oluşturulması dahi bile güvenlik tedbirlerini hat safhada tutarak kişi harici erişimi oldukça fazla sınırlıyor.
İşimize yarayacak olan kısım ise bu aracılara para yatırılmak istendiği takdirde kullanılacak kanal herhangi bir Türk bankası olabiliyor. Boşanma davası sürecinde bu bankalardan çıkarılan hesap özetleriyle ise kripto para üzerinden alış ve satışlar listelenebiliyor. En azından büyük bir kısmı banka hesap özetinden saptanabiliyor. Böylelikle kripto ile uğraşan tarafın bu uğraşını diğer eş kanıtlayabiliyor. Böylelikle eş hak kaybına uğramaktan kurtarılabildiği gibi, evlilik birliği süresince edinilmiş mallara katılım rejimi uygulamasında da pastadan payını alabiliyor.
BOŞANMADAN ÖNCE SATILAN EV VE ARABANIN DURUMU
“…Taraflar, …15.02.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne dair hükmün kesinleşmesiyle boşanmışlardır…Davalı erkeğin evliliğin devamı sırasında 17.12.2009 tarihinde bankada hesap açılarak 50.802 TL yatırdığı, 10.05.2010 tarihinde ise 61.499 TL. olarak davalı tarafından çekildiği anlaşılmaktadır. Kural olarak, boşanma davasının açıldığı tarihte eşlerin mevcut malları (TMK. 235 m.) göz önüne alınarak tasfiyeye tabi tutulacağı kabul edilmekte ise de, bu tarihten önceki 1 yıl içerisinde elden çıkarılan malların da tasfiyede gözetileceği öngörülmektedir… Bu itibarla banka hesabına dair hesap açma sözleşmesi vb. kayıt ve belgelerin ilgili bankadan getirtilmesi, tarafların gösterdiği delillerin eksiksiz olarak toplanması, ondan sonra elde edilecek sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.” (Yargıtay 8. HD. E. 2014/1703 K. 2015/7288 T. 31.3.2015) |
BOŞANMADA MAL KAÇIRMA NEDİR?
Evlilik birliğinin kurulmasıyla eşler arasında malvarlığına dayalı bir ortaklık kurulur. Boşanma sonrasında bozulan bu ortaklık açılacak olan mal paylaşımı davası ile eşlere hakları oranında bölüştürülür. TMK madde 223 gereğince “Her eş, yasal sınırları içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.” İlgili kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere eş, kişisel ve edinilmiş malları üzerinde dilediğince tasarrufta bulunabilir. Ancak bu hakkın kötüye kullanılmasını engellemek amaçlı kanun koyucu aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
- Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
- Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla kazandırmaya veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
BOŞANMADA KARŞI DAVA HALİ
Bazen eşlerden birinin boşanma dilekçelerinde diğer eşin katılmadığı ve kendi sebeplerini içermeyen hususlar yer alabilir. Bu durumda eşin dilekçeye karşı dava olarak cevap verebilmesi mümkündür. Karşı davanın davacısı asıl davanın davalısıdır. Karşı davanın davalısı ise asıl davanın davacısıdır.
Karşı dava açabilmek için asıl davanın hala görülüyor yani derdest olması gerekmektedir. Kesinleşen boşanma davalarına karşı dava açılamaz. Karşı dava ile asıl dava arasında mutlaka bir bağlantı olması gerekmektedir. Aynı zamanda karşı dava, cevap dilekçesi ile beraber ya da cevap dilekçesi süresi içinde açılmalıdır.
BOŞANMA DAVASINDA DAVAYI ÖNCE AÇAN AVANTAJLI MIDIR?
Bu yine yanlış bilinmekte olan bir konudur. Davayı kimin önce açtığı önemli değildir. Çünkü yukarıda da anlattığımız karşı davaya göre, dava açan taraf kendi haklı sebeplerine dayanarak dava açar, açılan dava diğer eşe bildirildikten sonra diğer eşin de dava açma hakkı oluşur bu hak yukarıda belirttiğimiz üzere karşı dava açma hakkıdır.
BOŞANMA DAVALARINA KATILMAK ZORUNLU MU?
Kendine vekil tayin eden tarafın duruşması avukatı tarafından kontrol edilir fakat vekili olmayan tarafın duruşmaya katılması boşanma davasında ilerleme kaydedilmesi açısından önemlidir. En önemli husus ise davacı tarafın duruşmaya katılmama hali ile davanın reddi söz konusu hale gelebilir.
CEZA EVİNDEYKEN HAKİM BOŞANMAYA KARAR VEREBİLİR Mİ?
Boşanmak kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan bir tanesidir. Duruşma sırasında ceza evinde olan taraf olan eş duruşmaya getirilmeden hakim boşanma kararı vermez. Mutlaka ve mutlaka iki tarafın da davaya katılabilip herhangi bir engel ile katılamama durumu olmamalıdır.
TARAFLAR BOŞANDIKTAN SONRA HEMEN EVLENEBİLİR Mİ?
Böyle bir soru sorulduğunda cevap eşlerin cinsiyetine göre değişmektedir. Boşanma davasının kesinleşmesinden sonra 300 gün boyunca ister davalı ister davacı durumunda bulunsun kadın olan eş tekrar evlenemez. Bu süreye iddet süresi ismi verilir. İddet süresinin sona ermesinden sonra kadın yeniden evlilik yapabilir. Erkek olan eş için ise kanun böyle bir süre belirlememiştir. Erkek olan eş boşanmanın kesinleşmesi sonrasında istediği zaman evlenebilir.
BOŞANMA SIRASINDA TARAFLARDAN BİRİ ÖLÜRSE NE OLUR?
Bilindiği üzere evlilik birliği içerisindeki eşlerden birinin ölümü halinde evlilik birliği sonra erer. Ve sağ kalan eş ölen eşin mirasçısı durumuna geçer.
Ölüm boşanma davası sürerken gerçekleşir ve dava yarıda kalırsa, mirasçılık ihtimalinin kullanılmasının önünün açılmaması için kanun, ölen eşin yakınlarının boşanma davasına devam edebileceğini söylemektedir.